Karadeniz'in kıyısında, Boztepe Burnu'nun karayla nokta-i telakisinde var olan şirin mi şirin bir diyar-ı şehristan...
Öyle bir şehir tasavvur ediniz ki; Adeta sükûnet diyarı olup, her yanı huzur kokuyor. Kendi doğal halini muhafaza edebilmiş, samimi kişiliği olan şehristan duruşu... Öyle bir şehir tasavvur ediniz ki; Her sabahı güzel bir düşten uyanmak kadar hafifletici, mutluluğa yelken açıcı müheyyic bir dürrî yekta...
Öyle bir şehir tasavvur ediniz ki; Her bir sokağı, imarethanesi, Camii Serifleri, Türbeleri, İdâdi Mektepleri, Medreseleri, Müzeleri, Tarihi Cezaevi ve buram buram tarih kokan mekanları...
Öyle bir şehir tasavvur ediniz ki; Su perisi gibi güzelliğinden ve derun-i bir saflığa hakimliğinden ötürü kendisini göreni efsunlayıp aşık bırakıyor...
Öyle bir şehir tasavvur ediniz ki; Baharı ayrı şiir, güzü ayrı şiir, gecesi ayrı şiir, gündüzü ayrı şiir, güneşin doğuşu ve eşsiz batışı ve o gövdesinde akan denizin manzarası. Sert ve haşin rüzgarı, sicim gibi yağmuru, ve bu mükemmelliğin karşısında çay-simit ikilisinin aşkın doruklarına çıkaran tarifsiz mükemmelliği, hem de hırçın dalgaların derin sessizliğe isyan ettiği iskelesinde, asil Sinop'un muhteşem manzarası eşliğinde. Sahile vuran dalgaları seyrü temaşa eylerken bile içine dolan tatlı bir havanın mayhoşluğuyla sendeletiyor.
Aksamları iskeleden bakılınca süzüle süzüle giden ışıklı tekneler, şehrin yalp yalp eden manzarası, kara elmas vari olan hâli ve adeta bir ressamın tablosundan çıkan sanat eseri gibi. Duruşuyla göze ve gönle doyumsuz bir şenlik yaşatıyor. Ve Uçsuz bucaksız denizin ve şehrin dinginliği tekerrür ettiriyor insana ; "Her günüm seninle geçsin" cümlelerini...
İnsanın ruhuyla hemhal olup, hüzün kırıntılarını yok ederek mutluluk dağıtıyor. Musa'ya hızır, (as) Yunus'a sahil-i selamet, (as) İbrahim'e, "serin ve selamet" (as) vari oluyor. Çile hanesi olan yüreklere Eyüp (as) vari sabra müştak kılıyor.
Öyle bir şehir tasavvur ediniz ki ; Tarih boyu insanlara kaim olmuş, bağrında nice yaşanılan olaylara tanıklık ettirmiş, nice yazarlara, şairlere, ozanlara ilham olup pek tesiri mümkün sehristan olmuş. Denizin hapishane duvarlarına vuran, sanki adeta; acı, hüzün, hasret ve bir ideolojinin esirliğine isyan vari olan çılgın dalgaların seslenişlerine kulak vererek, elleri arkasına kavuşturulmuş bir ileri bir geri, bir sağ bir sol derken binlerce kez volta atılan 1933 yılının bir gecesinde " aldırma gönül aldırma " diyerek yüreğinden kalemine dökülen acısının imzasını atan adamın tanıklığıdır ve onun gibi nice adamların öyküsüdür. Ve tarih boyu daha nicelerinin hikayesi olmuştur. Evliya Çelebi'nin seyahatgâhı, bolluğun ve bereketin gizli hazinesidir.