‘’Oğlum gel atletine bakayım!’’ diye bağırdı. Hakan koşarak annesinin yanına geldi. Nefes nefese kalmış, vücudu ateş içindeydi. Pantolonunun üzerine sarkmış atleti ise sıksan suyu çıkacak durumdaydı. Annesi Zeliha Hanım, Hakan’ın üzerinden çıkardığı atletle sırtını şöyle bir dolandıktan sonra yanında getirdiği, yıkanıp özenle katlanmış olan, yeni atleti giydirdi. ‘’Hakan biraz yavaş ol, kendine dikkat et oğlum.’’ diyordu ki Hakan çoktan arkadaşlarının yanına ulaşmıştı.
Zeliha Hanım’la parkta, aynı bankta oturan Nükhet, kayıtsızca etrafı seyrederken göz ucuyla Zeliha’yı izliyor bir taraftan da kendi halinde ip atlayan kızı Zülal’i gözünden ayırmıyordu. Nükhet, Zeliha’ya çitlemekte olduğu çekirdekten uzattı. ‘’Almaz mısınız?’’ Zeliha çekimser bir eda ile bakarken Zeliha çekirdeğin kabuklarını attığı poşeti işaret etti. Sanki önceden tanışıyorlarmış gibi beraber çekirdek çitlemeye başladılar. Zeliha’nın gözü Zülal’e takıldı. ‘’Kendi kendine nasıl da güzel oynuyor, annesini kaygılandırmıyor.’’ diye imrenerek zihninden geçiriyordu ki ‘’Çocuğunuz çok hareketli maşallah, siz de hazırlıklıymışsınız hemen de değiştirdiniz atletini.’’ dedi Nükhet. Zeliha, ‘’Çocuklar için atlet önemli. Çocuğu terletmiyor, eğer terlemişse terini emiyor. Hemen değiştirilmezse sıcak havalarda bile soğuk alıp hasta olabilir.’’ dedi.
Aslında atlet tüm bireyler için her zaman önemli. Soğuktan, sıcaktan, rüzgârdan korumak için bedenle dış dünya arasında set oluşturur. Atletlerin özellikle pamuk ipliğinden dokunmuş kumaşlardan yapılması; kışın biraz kalın uzun kollu, yazın askılı olanlarından giyilmesi tavsiye edilir.
O gün Hakan parkta yeni edindiği arkadaşlarıyla doyasıya oynadı. Kovalamaca, saklambaç oynarken ilk defa misket oynayan çocukları gördü. Minik bir kuyu kazıyorlar, çocuklar sırasıyla belli bir mesafeden misketleri kuyunun içerisine girdirmeye çalışıyorlardı: En çok misketi girdiren kazanıyor ve kazanan çığlıklarla kendini kutluyor, diğerleri üzgün ve mahcup halde kalıyor. ‘’Hadi oğlum akşam oluyor, ödevlerin var; evde yemek yapılacak. Hadi koş gidiyoruz.’’ Hakan, ‘’Ama anne biraz daha…’’ derken annesine bakıyordu. ‘’Tamam, bir sefer daha kaydırağa biniyim.’’ dedikten sonra bir tur daha kayıp annesinin yanına geldi. Akşam ezanı okunmaya başladığında eve giriyordu anne oğul. Anne doğruca mutfağa geçti. Hakan da elini yüzünü yıkadıktan sonra tam televizyonun karşısına uzanmıştı ki Zeliha’nın ‘’Oğlum ne yaptın?’’ sözünü işitir işitmez çantasını alıp çalışma masasına oturdu.
Nükhet kızı Zülal’le evlerine giderken köşedeki dondurmacıya uğrayıp birer külah dondurma aldılar. Dondurmacının önündeki masalardan birine oturup, ağır ağır yalayarak dondurmanın tadını çıkarıyorlardı. Zülal ‘’Büyük büyük yememeliyiz dondurmamızı; boğazımız ağrır değil mi anne?‘’ dedi. Nükhet ‘’Evet yavrum. Ayrıca dondurmadaki meyve aromalarının tadını çıkarmak için de yavaş yavaş yemek önemlidir.’’ dedi. Anne ile kızın üçer top aldıkları dondurmalar biterken külahta sona kalan dondurma ile külahın çıtırını ısırarak yemenin hazzını yaşamak içindi sanki onca dondurmayı iştahla, zevkle yemeleri.
Eve gittiklerinde önceki günden kalmış olan taze fasulye yemeğine çorba ve salata ilave etti Nükhet. Zülal’in abisi Hasan da peşlerinden girdi eve. ‘’Oğlum Hasan sen hadi bir koşu git de iki ekmek al bakkaldan. Biz gelirken almayı unutmuşuz. Zülal sen de sofrayı kur kuzum. Babanız da gelmek üzere.’’ dedi Nükhet. Ekmekler gelmiş, baba Cafer’le ailecek sofraya oturdular. Taze fasulye yemeği Cafer’in en sevdiği sebze yemeği idi. Her gün sofrada olsa başka yemek aramazdı. Yemekte sohbet etmek, o gün yaşadıkları ilginç kişi ve olayları paylaşmak; okulda, işyerinde, yolda karşılaştıkları farklı durumları üzülerek, gülerek, hayretle anlatmak; o günün analizini yapmak ailenin geleneği haline gelmişti. Bazen bir konu ortaya atılır, o tartışılır, onunla ilgili farklı tecrübeler dile getirilirdi. Nükhet. ‘’Bugün parkta Zeliha hanımla tanıştım. Oğlu Hakan yerinde duramayan, çok afacan bir çocuktu. Ama dikkatimi çeken atlet konusundaki hassasiyeti idi.
Atlet, bu ailenin de olmazsa olmazı idi. Tüm bireyler yazın askılı, kışın kollu atleti kıyafetlerinin altına giyme konusunda dikkatlilerdi. Bir de çorap konusu vardı. Kışta, yazda, moda için, düğünlerde, gezilerde, spor etkinliklerinde, farklı ortamlarda tüm kıyafetler değişir; ama atlet hep olurdu. O güzel elbiselerin altında kendini gizleyerek varlığını hissettiren atlet, çorapla beraber zarafet ve temizliğin; tertip ve düzenin; ayrıca kendini önemsemenin, kendine değer vermenin nişanesi olmuştur.
Cafer, Ankara Emniyet Müdürlüğü Asayiş Şubede çalışan bir polis memuruydu. Karakola çeşitli suçlardan şüpheli olarak gelen veya getirilen kişilerle ilgili ilk kanaat çok önemlidir. Şüphelinin tertip ve düzeni; saçları, sakalları, kıyafetleri, ayakkabısı, konuşma üslubu, hareketleri daha ilk karşılaşmada görevli memurlarda bir kanaat oluştururdu. Cafer, ‘’Biliyor musun Nükhet? Bizim önemli ölçütlerimizden biri de şüphelinin üst araması sırasında üzerinde atletinin, çorabının olup olmamasıdır. Eğer atleti yoksa o kişi büyük ihtimalle düzenli bir ailenin üyesi değildir. O ailede huzursuzluk, geçimsizlik, aidiyet problemleri vardır. Şüphelinin düzensiz bir hayatı, umursamaz tavrı ve dağınık bir birey olduğu ihtimali yüksektir. Sağlığına dikkat ettiği zaten söylenemez.’’ ‘’Çok abartmıyor musun Cafer?’’ ‘’Nükhet kesin bir şey söylemiyorum. Tabi ki şüpheli dedik; suçlamak için gereken birçok delil, kanıt olması lazım.’’
Zeliha hanımın atlet konusundaki hassasiyeti de: Hakan hastalanmış, ateşler içerisindeki çocuğu apar, topar doktora götürmüştü. Doktor Ebrar. ‘’Annesi bu çocuğun atleti nerede?’’ deyince, Zeliha Hanım utanarak ‘’Şey efendim, aceleyle çıktık.’’ dedi. Daha fazla açıklama yapacaktı ki doktor müsaade etmedi. ‘’Bak annesi, Hakan’ın akciğerinde iltihap var. Yani fırsatçı bakteriler çoğalmak için ortam bulmuş. Bu korumamız gereken, bize ait olan bakterileri koruyamayışımızdan kaynaklanıyor. Vücut ısımızı aşırı sıcaktan veya soğuktan; aslında ısı değişimlerinden korumalıyız ki yararlı bakterilerimiz yaşamaya devam edebilsin. Kendi sıcaklığında üreyebilen ve bizi savunan bakteriler var, onlar için ne çok sıcak ne de çok soğuk ortam uygun değil. Bunun için en güzeli bizi sarıp sarmalayacak, şartları uygun hale getirecek uygun bir atlet. Pantolon veya etek kemerlerinin altına doğru kaplayacak, terlediğinizde tereddüt etmeden hemen değiştireceksiniz. Bu durum! Günlük, mevsimlik hastalıkları önleyeceği gibi, hem de böbrekler ve ciğerlerde oluşabilecek kalıcı hasarlardan da uzak tutar. ’’ Zeliha Hanım nefesini toplayıp araya girdi. ‘’Hayır, efendim her gün giyiyor atletini. Giyeceksin değil mi oğlum?’’ dedi. ‘’Dedem anne, dedeminki gibi giyeceğim.’’ dedi Hakan. Doktor hanım daha fazla uzatmadı, reçetesini yazıp Zeliha’ya uzattı. Zeliha mahcup bir halde reçeteyi alırken ‘’Sağ olun.’’ deyip hastaneden ayrıldılar.
Mehmet Düğmeci 2024