"...Çocuğunu arabayla gezdirmeye çıkardığı bir gün karşısına çıkan kadınlar Sabiha Sertel'e; sen saraydan mı geliyorsun? Böyle bir araba ancak sultanlarda olur deyip, ondan bir parça yama istemişlerdi."
Grace Ellison isimli bir gazeteci;
"Bu zavallıların giysileri o denli yamalı ki, bazısı sadece yamadan oluşmuş denilebilir."
Cumhuriyet öncesi Anadolu insanının yoksulluğunu İpek Çalışlar Latife Hanım kitabında böyle anlatıyor.
Osmanlı İmparatorluğu son onbir yılını çok büyük savaşlarla geçirmişti.
Üretim kabiliyeti olan insanlarının çoğunu bu savaşlarda şehit veren ülkenin sosyo-ekonomik yapısı bozulmuş, millet fakruzaruret içinde kalmıştı.
Cumhuriyet'in ilanı ile birlikte yeni bir kalkınma seferberliği başlatıldı.Elde kalan madde ve insan kaynaklarıyla hummalı bir çalışmaya girişildi.
Tarih boyunca düştüğü yerden kalkarak yeniden küllerinden doğmuştu bu millet.Yine öyle olacaktı, olduda.
Bugün birçok şeyi başarmış, 85 milyon nüfusumuzla Dünya ölçeğinde bir ülkeyiz.
Ancak, henüz ulaşmak istediğimiz hedefte değiliz. Hem kendi hakkımızı, hem de mazlumun hakkını koruyabilmek adına daha çok çalışmak zorundayız.
Zira, "Güçlünün haklı olduğu bir dünyada yaşıyoruz."
Hani bir tasnif yapılırya gün 24 saat, 8 saat uyku, 8 saat dinlenme, 8 saat çalışma.
Dünyada hiçbir millet bu çalışma temposu ile uygarlığı yakalayabilmiş değildir.
Bu emperyal güçlerin köleleştirmek istediği uluslara sunduğu bir aforizmadır.
Doğrudur, emperyal güçler yatarak zengin olmuşlardır. Bunu başta Kıta Afrikası olmak üzere dünyanın birçok bölgesinde sömürgeleştirdikleri insanları insanlık dışı muamele ile çalıştırarak başarmışlardır.Kısaca, yok ederek var olmuşlardır.
Yıllar önce bir hocamdan şu sözü işitmiştim:
"Unutmayın! Efendiler kölelerine karınları doysun diye değil, hizmet etsinler diye yemek yedirirler."
Sağlıcakla kalın...