Türkiye'deki derneklerin yüzde 20'si sadece İstanbul'da faaliyet yürütüyor.
20 bin 69 dernek sayısıyla İstanbul iller sıralamasında en fazla derneğin faaliyet yürüttüğü kent. 124 dernek sayısıyla da Tunceli iller sıralamasında listenin en sonunda yer alıyor.
İstanbul'u 9 bin 621 ile Ankara, 5 bin 588 ile İzmir, 4 bin 100 ile Bursa takip ediyor.
Sinop’ta da 371 dernek buluyor. Bu sayı, Türkiye’deki derneklerin yüzde 0,37’sine karşılık geliyor.
Türkiye'de kamu yararına çalışan dernek sayısı 402 olmuş.
En fazla kamu yararına çalışan dernek sayısında Ankara 137 dernek ile ilk sırada yer alıyor. Ankara'yı 133 ile İstanbul, 22 ile İzmir, 11 ile Bursa ve Adana takip ediyor.
Kanaatimizce derneklerin büyük çoğunluğu kurumsallaşmayı önemsiyor. Üyelerin birbirlerine duydukları güven ve destekleriyle, yönetim kurulunda bulunanlar vardıkları karara göre bir bina satın alarak derneğin hizmetine sunmaya çalışıyorlar.
Geçmişe değil geleceğe bakıyorlar. Ülke genelinde seslerini duyurabilecek organizasyonlara odaklanıyorlar. Büyük sıkıntıları, kıt kaynakları olmasına rağmen çeşitli şölenler, piknik günleri, dernekler arasında gençlerden oluşturulan futbol turnuvaları tertip etmekten de geri durmuyorlar.
İstanbul’da ne kadar dernek varsa hemen hemen hepsi futbul turnuvası düzenliyor. Hatta devlet kurumlarında ve özel şirketlerde örgütlenmiş sendikalar bile.
Bunlardan biri de Sinop İli, İlçeleri Kültür ve Yardımlaşma Derneği (SİYAD). Geleneksel olarak her yıl düzenlediği dernekler arası futbol turnuvasının grup kura çekilişini yarın akşam Samandıra Kültür Merkezi’nde yaparak start vermiş olacak.
SİYAD Gençlik ve Spor Komisyonu şu sıralar hummalı bir şekilde çalışıyor. Turnuvaya katılacak derneklerle görüşmeler. Müsabakaların yapılacağı futbol sahasının tespiti ve belediye tarafından tahsisini sağlamak amacıyla yetkili organların sorumlularını ziyaretler. Sponsor olabilecek şirket ve firmaların belirlenmesi, taleplerin iletilmesi. Yerel yöneticiler tarafından yeterli desteğin verilmesi. Hakemlerin görevlendirilmesi. Futbol oynayacak gençler için istenilen raporların sağlık birimlerinden alınması. Maruz kalınabilecek olumsuzluklara karşı bir tedbir olarak ambulans ve sağlık ekibinin görevlendirilmesi. Su ihtiyacının karşılanması. Basılı materyallerden desk, pankart ve afişlerin hazırlanması gibi pek çok iş birlikte yürütülüyor…
Futbol denince aklımıza hemen bu sporun anavatanı İngiltere gelir. Ancak futbol İngilizler’in icat ettiği bir oyun değildir. İngilizler, ilk futbol kurallarını tespit ettikleri için İngilizler’le özdeşleşmiştir.
Baruttan matbaaya birçok icatta olduğu gibi futbolun da ilk oynandığı yer Çin’dir. Çinliler, Milattan Önce 4000’li yıllarda içi tüyle dolu bir topla futbol oynuyorlardı. Kıta Avrupası’nda Galya’da, yani Fransa’da “seault” ismiyle gördüğümüz bu oyun, Fransızlar’ın 11. yüzyılda adayı işgaliyle İngiltere’ye gitti.
Futbol ilk dönemlerinde belli kuralı olmadan oynanan bir oyundu. Oyuncu sayısı sınırlaması olmadan iki köy halkı birbiriyle tarlalarda, meydanlarda kafa göz kırarak mücadele ederdi. 19. yüzyılda Londra’da kulüp, kaptan ve temsilcileri bir barda toplanarak Football Association’ı kurmalarından sonra futbolun ilk kuralları olan Cambridge Kuralları tespit edildi. Cambridge Kuralları, futbola İngiliz damgasını vurdu.
1880’lerde futbol İstanbul’da oynanmaya başlandı. Futbolun İstanbul’da ilk oynandığı yer Kadıköy’de bugün Fenerbahçe stadının olduğu yerdi. İstanbul’da oturan yabancılar ve gayrimüslim Osmanlı vatandaşları, Kadıköy ve Moda’da futbol oynadılar.
Dünyada en yaygın olarak oynanan ve izlenen oyun futbol olduğu hepimizin bildiği bir gerçektir. Fakat onun bu yaygınlığı ve etkinliği özellikle ülkemizde yeterince konu edilmiş değil.
Fırsat buldukça önümüzdeki günlerde bu konuya kaldığımız yerden devam edeceğiz.