Merhum Ömer Nasuhi Bilmen’in “Büyük İslâm İlmihali” kütüphanemizin önemli eserlerinden biridir. Bu kitapta bayramlar ile alakalı şu bilgiler yer alır: “Bayram, bir neş’e ve sevinç günü demektir. Arapçası “Îyd”dir. Çoğulu “A’yad” gelir. Bayram tebriklerine “Ta’yîd”, bayramlaşmaya da “Muayede” denir.
Peygamber Efendimiz (SAV) Medine-i Münevvere’yi şereflendirince, ora halkının senede iki defa bayram yaparak eğlendiklerini öğrenince, onlara şöyle buyurmuş: “Yüce Allah o iki bayram günlerine karşılık onlardan daha hayırlı iki bayram günlerini size ihsan etmiştir.” O günlerin Ramazan ve Kurban Bayramı günleri olduğunu müjdelemiştir. Bunlara Arapçada “Îyd-i Fıtır ve Îyd-i Adha” denir.
Bu günlere “İyd” denilmesi, bunların birer neş’e ve sevinç günü olmaları, hayra yorumlanmaları veya Allah’ın bu günlerde pek çok ihsanlarda bulunması bakımındandır. Ramazan Bayramı üç gün, Kurban Bayramı da dört gündür.”
Bayram günlerinde erken kalkmak, yıkanmak, misvak kullanmak, gülyağı ve benzeri hoş koku sürünmek, giyilmesi mubah olan elbiselerden en güzelini ve temizini giymek, karşılaşılan Mü’min kardeşlere karşı güler yüz göstermek, elden geldiği kadar fazla sadaka vermek, bayram gecelerini ilave ibadetlerle geçirmek güzel bulunmuştur.
Ramazan ve Kurban Bayramı namazları vaciptir. Müslümanlar camide toplu olarak bayram namazını eda etmeyi, namaz sonrasında ise birbirleriyle tokalaşarak tebrikleşmeyi önemserler.
Ramazan Bayramı arifesi evlerde bir telaş alır gider. Ev temizliği, alış veriş yapma isteği, ikramlıkların belirlenmesindeki kararsızlık aileleri telaşlandırdığı kadar heyecanlandırır da.
Bayram sabahı erkenden uyanmak bambaşka bir duygudur. Yeni alınan bayramlık elbiseler giyilecek, esansların en güzel kokanı sürülecek, bayram namazı için camiye gidilecek. Saflar sıkışılabildiğince düz tutulacak. Bir ve beraber olma, barışık ortamda güvenle yaşama ruhu yeniden canlanacak.
Sokaklarda tek yönlü bir hareketlilik dikkatinizi çekecek. Herkesin dilinde sessizce söylenen “Allah-ü Ekber, Allah-ü Ekber” tekbir sesleri. Manevi havanın atmosferi kapladığı fark edilecek.
Bayram namazları Müslümanların en büyük buluşma günlerinden biridir. İki rekât namazın kılınması, hutbenin dinlenmesi, içten gelen samimi du’âların yapılmasının ardından cami içinde ve bahçesinde bayramlaşma sıralı bir şekilde birbirini takip edecek.
Telefonlarda “bip” sesleri gelen mesajların uyarıcısı olacak. Akraba, hısım, iş-okul-mahalle-asker arkadaşlarınızdan “Ramazan Bayramınızı en içten duygularla kutlar, esenlikler dilerim.” mesajları alacaksınız.
Eve boş gitmemek için börekçiye uğrayacaksınız. Vitrinde börek çeşitlerini, simit, açma, otlu nice boğaca göreceksiniz. Beğendiklerinizden ikişer-üçer alacaksınız. Sonra da eve döneceksiniz. Kapı eşiğinden içeri adım attığınızda mutfak tarafından gelen taze çay kokusunu alacaksınız.
Büyükanne ve babaların elleri öpülecek, sonra da anne ve babaların tabii. Birbirinden güzel hayır du’âları alınacak. Kardeşlerle kucaklaşılacak, hem de sımsıkı.
Hep beraber sofraya oturacaksınız. Bayram kahvaltısını birlikte yapacaksınız sevinç içerisinde. Nice neş’eli ve mutlu bayramlara erişmeyi dileyeceksiniz Allah’tan (CC). Bakkal önlerinde çocukların patlattığı mantar tabancalarının, maytap, çatapat ve füze seslerini art arda duyacak zaman zaman korkacaksınız.
Çalan zil sesiyle kapıyı açacaksınız. Komşu çocuklarının bayramlaşma coşkusuna ortak olacaksınız. Para, şeker, çikolata vererek sevinçlerine sevinç katacaksınız.
Kabir ziyareti vazgeçilmez geleneklerimiz arasında yer almaktadır. Çünkü bizlere ahiret hayatını hatırlatır. Kabristanda yatanları “Ey kabir halkı! Allah’ın selâmı üzerinize olsun. İnşallah biz de size (bir gün) kavuşacağız.” diyerek selamlayacaksınız. Dâr-ül Bekâya göç etmiş büyüklerimizi ziyaret etmek, başuçlarında Yasin, Mülk, Nebe, İhlas, Felâk, Nas ve Fatiha sûrelerini okumak sevaptır. Yapacağınız dua ile af, bağışlanma ve cennetle mükâfatlandırılma niyazında bulunacaksınız.
Bayramın diğer zamanlarını sıla-i rahim ziyaretleriyle geçireceksiniz. Her hanede öptüğünüz ellerin sahibinden “El öpenleriniz çok olsun” du’âlarını alacaksınız. Gözlerinde mutluluk, hal ve hareketlerde samimiyet ve güleryüz göreceksiniz.
Nerede o eski bayramlar dediğinizi duyuyorum sanki. Bayramların eskisi kadar insanlarımızı kucaklayıcı ve coşkulu geçmediğinin farkındayız. Kendimize göre mazeretlerimiz olabilir. Ancak kusuru başka yerlerde yahut başkalarında değil kendimizde aramalıyız.
Güçlünün güçsüze, zenginin ihtiyaç sahibine, küçüğün büyüğe olan hürmetini, yardımlaşmanın gerekliliğini ve sürekliliğini bize tavsiye eden inandığımız dinimizin yaşam gayesini iyi idrak etmemizin faydalı olacağı muhakkaktır.
Evleriniz cennet kokusu gibi koksun, bayram olsun bayramlarınız. Kalın sağlıcakla…