Bilir misiniz? 
80'li yıllarda, uluslararası maçlarda futbolcularımız koşarak rakiplerine yetişemedikleri için, 20-30 metre geriden ofsayt diye hakeme ellerini kaldırırlardı.

Avrupa'nın en sıradan takımları bile bize ne kadar gol atmaları gerekiyorsa, o kadar golü atabiliyorlardı. 

Maçların son dakikalarında herhangi bir futbolcu depar atarsa spiker Allah'ım bu ne enerji diye bağırıyordu... 

Bugün ise Milli Takımımız'da görev yapan futbolcularımız; değil 90 dakikayı, 120 dakikayı rakiplerinden daha üstün bir performansla oynayabiliyorlar.

Bu gençler Avrupa'nın en güçlü ve en köklü takımlarında top koşturup dünya basınından övgüler alıyorlar.

Sayın Engin Verel Fenerbahçe'den Hertha Berlin'e transfer olduğunda belki de Avrupa'da oynayan tek futbolcumuzdu ve gurur duymuştuk. 

Rahmetli Erhan Önal Standard Liege'de oynayan gururumuzdu.
 
1988 yılında Galatasaray Nauchâtel  Xsamax'i 5-0'lık bir galibiyetle kupanın dışına ittiğinde tüm ülkemiz bayram yapmıştı.

Yine Galatasaray Avrupa Şampiyon Kulüpler Kupası'nda yarı finalde Steau Bucharest  takımıyla yaptığı karşılaşmayı kaybetmiş ve elenmişti. Ancak tarihimizde ilk defa Şampiyon Kulüpler Kupası'nda yarı final başarısı yakalamıştık. 

1988 yılında rahmetli Naim Süleymanoğlu olimpiyatlarda halteri kaldırırken adeta ülkemizdeki tüm insanlar o haltere omuz vermişti.

Tıpkı Seyit Onbaşı'nın 276 kiloluk top mermisini kaldırdığında milletinin gücünü omuzlarında hissettiği gibi. 

Bugün bu milletin çocukları her alanda çok daha iyisini defalarca başararak bizlere sonsuz gurur yaşatıyorlar.

Teşekkürler sevgili gençler. Her alanda bize yaşattığınız başarı ve mutluluktan dolayı.

Sizleri yetiştiren anne-babalarınıza, öğretmenlerinize ve milletimizin tüm fertlerine çok teşekkür ediyorum.

Sevgili gençler, bu maçı kaybederek biliyorum ki çok üzüldünüz. Ama çeyrek finalde kaybettiniz. Bugün çeyrek final, yarın final. Umudunuzu kaybetmeyin. 

 " Unutmayın ki bugün dünden daha iyiyiz, yarın bugünden daha iyi olacağız." Yolunuz bahtınız açık olsun.