Ben bu gün İlimizde 1922 yılında faaliyete başlayan Vilayet Matbaası ve burada yayınlanan ‘SİNOP’ isimli haftalık gazete ile ilgili bazı önemli bilgileri, bunun yanında da bu kurumda yıllarca çalışıp, ancak genç yaşında vefat eden bir değerli arkadaşımın bir olayını sizlerle paylaşmak istiyorum.
1922 yılları ve devamındaki eski yıllar içersinde, Sinop ve İlçelerinde Matbaa ve yayınlanan bir Gazete bulunmuyordu. Vilayet Matbaaları Atatürk’ün emriyle kurulmuş müesseselerdir. Yeni Türkçe harflerinin halka tanıtılması ve benimsenmesi konusunda bir çok İle Vilayet Matbaaları kurulmuştur. Sinop Vilayet Matbaası da bunlardan bir tanesidir. Burada yayınlanan ‘Sinop’ haftalık Gazetesi Sinop Merkez dahil, bütün köylere ulaştırılırdı. Bu nedenle de Sinop Gazetesi İlin eğitiminde, tanıtımında çok önemli görevler üstlenmiştir.
Bildiğim kadarıyla bu kurumun Müdürlüğünü sırasıyla: Yakında vefat eden Abdi Konukçu’nun dedesi Abdi Konukçu, Hacı Murat Koca, Halil Gencer, Hasan Özbayrak, Ali Demirel ve Mustafa Genç yapmıştır.
Ben Vilayet Matbaasına 1966 yılında mürettip Yardımcısı görevi ile başladım. Benim göreve başladığım zaman Matbaa Müdürü Hasan Özbayrak, Müdür yardımcısı Ali Demirel, Başmürettip Hüseyin Yıldırım, Makinist Aziz Gökyıldırım, Mücellit İbrahim Ekşi, Mürettip Turan Bilgili ve yardımcı personel Cemal Kurt burada bulunuyordu.
Yukarıda değindim gibi, Sinop Vilayet Matbaa’sının il içinde çok önemli kurumların arasında yeri vardı. Bu nedenle de Vali dahil bir çok önemli kamu kurum ve kuruluşlarının Müdürleri burayla sıkı bir diyalog halindeydiler. .
Matbaa ve Gazete hakkında bu kısa bilgilendirmeden sonra buradaki bir arkadaşımın karşılaşmış olduğu bir olayını da sizlerle paylaşmak istiyorum. . Olayın Kahramanı Vilayet Matbaası Mürettibi Turan Bilgili..Biz kendisine kısaca Hoca diye de hitap ederdik. Turan Hoca tahsilini Orta üçe kadar devam ettirmiş, ancak çeşitli nedenlerden dolayı diploma alamamıştır. Bu arkadaşımın eğitimi döneminde Ortaokulda ve lisede eleme usulü imtihan uygulaması yapılıyormuş. Elemeyi geçemeyenler o dönemde okul bitirme imtihanına da giremiyorlarmış. Her neyse Sinop’ta bulunan bazı hatırlı kişiler T
uran Bilgili’nin diploma alması konusunda birlikte devreye girmişler. Bu hatırlı kişileri şöyle de sıralayabiliriz; Karayolları Şube Şefi Vecii bey, Dr. Ahmet Örs, Eczacı Sami Uras, İğneci ve Sünnetçi İsmail Öztürk, Sinop Lisesi Müdür Yardımcısı Nazmi Kurt’tur. Bu kişiler Turan Hoca’nın diploma alması için gerekli olan kişilerle de konuştuklarını belirtmişlerdir.
Yani her ne olursa olsun Turan Bilgili bu diplomayı alması gerekiyordu. Gerçi diplomayı Turan Hoca alacaktı da bunun da bir yaptırımı olması gerekiyordu. İşte bu ekip birlikte toplanıp bir plan yaparlar. Hazırlanan plan da şu şekilde işler: Programa göre Turan Bilgili ilk önce Türkçe imtihanına girecek, bu imtihanın peşinden de hemen Beden eğitimi imtihanı olacaktı. Bu beden eğitimi dersinin hocası da Nazmi Kurt’tu. Belirlenen plana göre . Nazmi Kurt Turan Bilgili’yi soyundurup, şort atletle okulun önünden Öğretmen Lisesine kadar yarıştıracaktı. .
Bu imtihanın saati de bilindiği için yukarıda saydığım önemli kişiler de bu arkadaşımızı yolun kenarında alkışlayacaklar, güleceklerdi.. Her neyse gün gelir, Turan Bilgili imtihan günü okulun üst katında bir sınıfta yerini alır. Ders Türkçe imtihanıdır. . Sınıfta mümeyyiz Öğretmen olarak bir çok kişinin tanıdığı Fransızca Öğretmeni Metin Bey vardır. Turan Bilgili’nin torpili var ancak, kendisi de her ihtimale karşı yinede hazırlıksız değildir. Ne gibi hazırlık yapmış: Bir çok yazarın öz geçmişlerini bir kağıda yazıp cebinin bir kenarına koymuştur. . Her neyse sorular okunmuş, öğretmenleri tarafından başarılar diledikten sonra bizim Turan Hoca hemen cebine dalıp, kopyalıkları çıkarıp okuyup yazmaya başlamıştır. .
Aradan çok geçmeden Sınıftaki Mümeyyiz Öğretmen olan Metin Bey; ‘sen ne yapıyorsun kardeşim’ deyip, Turan Hoca’nın kağıdına el koymuştur. Bu olaya çok kızan Turan Bilgili de bir hışım içersinde yerinden fırlayıp şimdiki Öğretmenevi, o günkü Sinop Lisesi olan okulun üst katından merdivenlerden aşağıya doğru sinir ve üzüntü içersinde inmeye başlamıştır.
Ancak Turan Hoca giriş katına indiğinde Nazmi Kurtla karşılaşır. Ancak; ‘ Beden eğitimi imtihanı için Turan Hocayı bekleyen Nazmi Kurt’un yukarıda olanlardan hiçbir şekilde haberi bulunmamaktadır’. Bu rahatlık içersinde “ Hadi Turan efendi soyun…! Hadi soyun..!da şu beden eğitimi imtihanını da tamamlayalım der. Kızgınlığı burnunun deliklerinden fışkıran Turan Bilgili, Nazmi Hocaya dönüp; “Sizin soyacağınız adama da…! yapacağınız imtihana da….! lanet olsun der” ve hızlı adımlarla oradan uzaklaşarak soluğu Vilayet Matbaasında alır.
Olay sonradan anlaşılmış, Turan Bilgiliyi kopya çekerken yakalayan Metin bey bir aylık raporunu tamamlayıp okula henüz yeni döndüğü için bu olaydan haberi bulunmuyormuş. Bu nedenle de olay ters tepmiş, hocanın diploma işi de başlamadan bitmiştir. Yıllar Sonra Fransızca Öğretmeni Metin Bey nereden duyduysa bu olayı duyar ve canı da çok sıkılır. Sonuçta Matbaada karşılıklı yapılan münazaradan sonra Metin beyle Turan Hoca kucaklaşıp, bu olayı tatlıya bağlamışlardır. Ancak, Turan Bilgili Ağabeyimiz ne yazık ki Ortaokul diplomasını almadan vefat etmiştir.